Bize Kalan Miras 1


İnsanlığın nerden geldiğini  hepimiz merak ediyoruz. Bunun için türlü araştırmalar yapıldı, kaynaklar ve arşivler talan edildi, yüzlerce tez ortaya atıldı. Elbette hak edilir bir değer taşıyan bu konu kolayca kapanmaz.

Somut ve soyut her türlü enformasyona açığız. Voruluş sırrımızın her ne kadar günlük rutinimizde fazla bir önemi yoksa da merak duygumuz bizi keşfetmeye sürükler. Evet, bir evrenin varolduğuna içerisinde yaşam denilen mucizelerin kendine yer bulduğuna sonsuz inancımız var. Bu  konuda hemfikiriz.

İnancınız ne olursa olsun ister Tanrı’nın, ister Allah’ın, ister leylekleri bu döngüye dahil edin. Bu ‘genetik’ inançlarınızı sorgulamak adına bir teşebbüsüm yok, olamaz da.

Konumuz bizim bu Dünya’ya neden ve nasıl geldiğimiz olmayacak bu sohbette. Sadece biz insanlar ve diğer insanlar.

Parantez açmak istediğim konu insan(lar) insan(lar)’a ne yaptı, hangi düşünceleri miras bıraktı. Bugün geldiğimiz nokta, gelmek zorunda olduğumuz  nokta mı? Başka bir insanlık sayfası açılabilir mi?
İnsanın doğası itibariyle bencil, güvensiz ve korkak bir varlık olduğunu ortaya atan Thomas Hobbes’un ‘insan insanın kurdudur’ sözü ne kadar geçerli olabilir.
Belki kolay kolay cevap bulamayacağımız insan psikolojisi ve paralelinde tarihini sadece tartışmaktan öte net yanıtlayamayacağımızı kabul etmekle başlayabiliriz.

Başlangıcı kıyaslama ile yapalım.. Topluma mal olmuş ilkel çağ insanını ister tarih kitabında okuduğunuz gibi, ister hikaye ve efsanelerdeki gibi isterseniz inandığınız dinin çizdiği karakterleri göz önüne getirin ve şuan karşılaştığınız elinde teknolojinin her nimetinden faydalanan 21. Yy insanıyla karşılaştırın.  Aradaki fark ne?

Hiçbir şey…?

Her şey..?

Aslında her iki cevap da doğru tıpkı iki cevabın yanlış olduğu gibi.. Amacım ortaya bir tez atmak değil sadece konuyu farklı bir açıdan ele almak ve sorgulanabilir bir zemin yaratmak.

Hiçbir şey..! hiçbir şey değişmedi insan hala insan.  Nefes alan, biyolojik ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olan, doğan, büyüyen ve ölen milyarlarca ırkdaşı bulunan bir canlıdan başka bişey değil. Bugün de bu koşullar geçerli. Bu konuda bir aksini iddia edecek olan yoksa asıl meseleye geçebiliriz.

Her şey..! İlk insandan bu yana her şey değişti. Bi kere insan ırkı yalanı, kandırmayı, sömürmeyi, köleliği, parayı,mülkiyeti, milliyetçiliği, farklılıkları, sınır çizgilerini, ülkeleri, farklı halkları, cinsiyetçiliği vs. insanı insandan ayıran her şeyi İCAT ETTİ. Hala da devam etmekte.

İcat edilen bunca kalıp arasında (ben bunlara hastalık diyorum) bir şeylerin aynı kalması mümkün değildir. Eğer siz bunların hastalıklı icatlar olduğunu kabul etmiyorsanız. Bu icatların bizi getirdiği son noktaya bakalım.

Küreselleştikçe yalnız kalan insanlar,

Aynı anda açlıktan ve tokluktan ölen farklı insan yığınları,

Din savaşları (Kapitalizmin can damarı),

Yaşayan fakat mutsuz insan yığınları,

Kendini üstün ırk sanan insan yığınları,

Zengin ve fakir ayrımı olan bir dünya,

Adaletin insan eliyle yasalara yerleştirildiği bir düzen,

Vize gibi  insanı insandan ayıran saçma uygulamalar..

Vs. vs..

Sonu gelmeyecek bir bataklığa saplanmış bir insan ırkı ve buna rağmen her şeyi sindirmiş ve kabullenmiş bir zihniyet..

Bu mirası daha tartışacağız..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yerel basın kaderine terk edildi!

Sanat, 1 Film

Sosyal devlet