Bizden önce BEN
Bir gün uyanıyorsun kafanın içinde kalabalığın dumanı tüten
yıkıntıları. Gözüne çarpan şey renkli ışıklar. Ekrandan gelen sesler beynini yoğun
bombardımana tutmuş göz kamaştırıcı efektler ruhunu hipnotize ediyor.
Sıyrılıp merakla etrafında ne olup bittiğine bakmaya çalışıyorsun. Dışarı
adımını ilk attığında yapay güzellikler ruhunu incitiyor. Ama bunu söyleyemeden
unutuyorsun. İnsanlarla konuşmaya çalışıyorsun her seferinde hayret ediyorsun.
Dehşet içerisinde onlara olan tüm bunlar ne diye soruyorsun kendine. Ama tabi
ki çok geç artık, bunları ifade edecek zamanın olmuyor.
Zamanla sen de başka
bir çaren olmadığını düşünerek uyum sağlamaya çalışıyorsun. Herkes aynı
orkestrada çalıyor gibi aslında. Önce seni bir şeylere inandırıyorlar. Tabi ki
bu orkestrada farklı enstrümanlar olduğu gibi farklı inançlar da oluyor.
Senin
inanç sistemini oluşturan tek temel ise orkestraya nereden katıldığın oluyor.
Bu senin seçimin olmuyor ama orkestranın hangi enstrümanı olarak katıldıysan en
önemli parçası senmişsin gibi hissettiriyorlar. Diğerleri sadece öylesine
katılmış gibi. Buna coğrafya diyorlar. Bazıları da kader. Sen kutsal bir
inancın bir ferdi oluyorsun artık. Uğruna her şeyi yapabileceğin, sorgusuz
sualsiz kabul ettiğin bir inanç oluyor.
Tarih boyunca bu yapay inanç sistemleri hep var olmuştur. Çizgi dışına çıkmak isteyen
insanların olağan dışı sebepler üretme ve inandırma gibi gereksinimleri olmuş. Bu
tabi ki aktif bireyleri dizginleme noktasına gelecek kadar abartılmıştır.
Düşünce gücü olan varlıkları aynı çizgide tutmak zordur. Birileri hep çizgi
dışına çıkar. Ama çoğunluğu çizgide tutmak ve buna yönelik politikalar
üretmeyi birileri görev edinmiştir.
İnançlar, kurallar, yasalar, normlar, gelenekler vs. tabii ki. Bunlar
dizginlemek, yön vermek, idare etmek, yol göstermek için mükemmel formlar.
Tarih boyunca yazılı ve sözlü bir sürü inanç ve kural. Doğruluğu ve ya nedeni
fazla önem görmeyen ortak bilince hapsedilmiş ihtiyaçlar. Böylece ortak çizgi
diye bir şey kalmadı. Herkesin hapsolduğu inanç sisteminin çizgileri oldu. İnsanoğlunun çizgi dışına iten doğal nedenler ve gereksinimler potansiyelini korumaktadır. Bazı karakterlerin bu yolda fedakarlıkları yadsınamaz. Ama en nihayetinde bu bir bilinç meselesi olmakla beraber bireyselden topluma yayılan bir ruhtur. Özgün ve özgür bir bilinçle daha umutlu bir yaşam bir adım önümüzdedir. Kangren halini almış yaşam standardı ile insan sömürüsü arasındaki ince bağı kesmek nitekim yine kahramanlara değil sana kalmış.. Çoğu şey geride kaldı.
Çünkü senin zamanın başladı…
Yorumlar
Yorum Gönder