Tarihte Bir Kadın: Eyşe Şan

    Sesini duydukça coğrafyamı ve çocukluğumu anımsadığım, sesinin tınısında benliğimi yakaladığım, iz bırakan varlığının seyircisi olduğum dengbej Eyşe Şan geçti hayatımızdan…

   Ben Kürtçe yayın yapan bir iki kanaldan evimizi dolduran sesiyle tanıştım Eyşe Şan’la. İçli ve yorgun sözlerini çok anlamadığım halde dinlerdim. Onu tanır ve neden olduğunu bilmesem de onu severdim. Büyüklerimin ona olan saygısını hissettiğim için olsa gerek benim içimde de bir sempati oluşuğunu hissediyordum. O kadar içimizdeydi ki sanki ailemizin bir üyesi gibiydi. Ondan bahsettiklerinde yakın akrabam olduğunu zannettiğim oluyordu. Zamanında ne kadar acı çekmiş biri olduğunu duyardım. Aslında buna inanmak istemesem de onun zorlu yaşamını ve mücadelesiyle sonradan tanıştım. Ona olan sempatim yerini bu kez saygı ve hayranlığa bıraktı. Eyşe Şan, hayatın kendisine reva gördüğü haksızlık ve adaletsizlik karşısında acizlik göstermedi sürekli bir mücadele halinde olup kendini yarattı. Hissettiklerini şarkılara dökmüş ve seslendirirken içimi titreten kadın, O’nu görmezden gelen herkese sesiyle ve hayattaki duruşuyla BEN VARIM VE BURADAYIM nidasını haykıran cesur kadınlardan...

    Peki Eyşe Şan kim?

   Ayşe Şan, Eyşana Kurd, Eyşe Xan gibi isimlerle de anılan Eyşe Şan 1938 yılında Diyarbakır’da dünyaya gelir. Kürt kültüründe önemli bir yere sahip olan dengbejliğin ailesinde bulunması sayesinde müzikle erken yaşta tanışır. Kürt müziği, kültürü ve klamları onu etkisine alır. Dengbejliğin kadınlar için uygun olmadığı hatta günah olduğu zamanlarda toplumun düşünceleri onu yıldırmamıştır. Kadınların bulunduğu yerlerde seslendirdiği kürt klasik klamları ve şarkılar beğenilir. Yaşı ilerledikçe zorluklar hayatında baş gösterir. Babası tarafından istemediği bir evlilik yapmak zorunda kalır ve bu evlilikten bir kızı olur ama  mutlu olmadığı evliliği boşanarak bitirir. Kaderini istediği gibi çizmeye kararlı olan Eyşe Xan, Antep’e gider Kürtçe ve Türkçe parçalardan oluşan bir plak yapar. Yolu İstanbul’a düşer ve konserler verir. Kürtçe şarkıların yasaklanmasıyla baskılarla karşılaşır, dili kendisini zor koşullardan daha zor koşullara sürükler ve baskıların sonucunda Türkçe şarkılar seslendirir. Bu baskılardan korunmak için Almanya’ya gider ve orada bir sürgün hayatı yaşar. Orada yaptığı Kürtçe besteler ve seslendirdiği Kürtçe parçalar sayesinde ismini duyurur. Fakat zorluklar orda da peşini bırakmamış Almanya’dayken 18 aylık kızını kaybeder ve bir süre müzik hayatına ara verir. Türkiye’ye döndükten sonra burada kendisine ait bir hayat bulamayan Şan, Bağdat’a giderek hayatına orda devam etmeye çalışır. Orada yaşadığı süre boyunca politik olarak ezilmişliği daha çok dillendirir. Bu konuda tarihe not düşmüş söyleminden biri de şöyle olmuştur, “Ezilmişlik, kendisiyle beraber büyük acı ve keder yaratır. Eğer bizim de özgür bir ülkemiz olsaydı, halkımız da kendi değerlerinin kıymetini bilirdi. Biz halkımızın ve ülkemizin ezilmişliğine feda olacağız.”

Eyşe Şan’ın kendi kararları ve hayatı ailesi ve akrabaları tarafından onaylanmadı. Kabullenmemekle beraber ölüm tehditleri yüzünden Şan, doğduğu memleket olan Diyarbakır’a bir daha dönemedi ve memleket hasreti de acılı hayatının bir parçası oldu. Onu sahiplenen yegane insan olan annesinin mezarına dahi gidemediği bu hayatta yalnızlığını ve kimsesiz kalışını dile getirir. Hayatın Şan’a hazırladığı kötü sürprizlerden biri de kanser oldu. İzmir’de kansere yenik düşen Eyşana Kurd, 18 Aralık 1996 yılında bütün acılarıyla beraber hayata gözlerini yumdu. Bize onu yakından tanıyacağımız ve anlayacağımız parçalar bıraktı. Eyşe Şan, örnek kişiliği ve mücadelesiyle kalbimizde yer alacak. İyi ki tanıdım seni Eyşana Kurd.




https://www.youtube.com/watch?v=ZfqjtHV4U0g

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yerel basın kaderine terk edildi!

Sanat, 1 Film

Sosyal devlet