Kayıtlar

toplumsalgerçekler etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bizden önce BEN

  Bir gün uyanıyorsun kafanın içinde kalabalığın dumanı tüten yıkıntıları. Gözüne çarpan şey renkli ışıklar. Ekrandan  gelen sesler beynini  yoğun  bombardımana tutmuş göz kamaştırıcı efektler ruhunu hipnotize ediyor.  Sıyrılıp merakla etrafında ne olup bittiğine bakmaya çalışıyorsun. Dışarı adımını ilk attığında yapay güzellikler ruhunu incitiyor. Ama bunu söyleyemeden unutuyorsun. İnsanlarla konuşmaya çalışıyorsun her seferinde hayret ediyorsun. Dehşet içerisinde onlara olan tüm bunlar ne diye soruyorsun kendine. Ama tabi ki çok geç artık, bunları ifade edecek zamanın olmuyor. Zamanla sen de   başka bir çaren olmadığını düşünerek uyum sağlamaya çalışıyorsun. Herkes aynı orkestrada çalıyor gibi aslında. Önce seni bir şeylere inandırıyorlar. Tabi ki bu orkestrada farklı enstrümanlar olduğu gibi farklı inançlar da oluyor.  Senin inanç sistemini oluşturan tek temel ise orkestraya nereden katıldığın oluyor. Bu senin seçimin olmuyor ama orkes...

Demokrasi'yi beklerken..

Dillere pelesenk olmuş bu ölü kavram hergün yüzlerce defa diriltilip eşzamanlı olarak vicdanlarda öldürülüyor. Bu kavrama bu makus talihi neden yaşatıyoruz? Hepimizin ille de demokrasi dediği yönetim biçimlerinde "Demokrasi"yi neden tam olarak yaşatamıyoruz? Herkesin demokrasi ile ilgili tanımı farklı olabilir. Genel kabul gören ve literatürde karşılaştığımız tanımı, demokrasi sözünün etimolojik kökeni “demos” (halk) ve “kratos” (egemenlik) kelimelerine dayanıyor. Kısaca Demokrasi,  halkın egemenliği demektir. Halk, halkın  egemenliği kavramından birşeyler bekliyor. Esas sıkıntı burda başlıyor.. Bu kavramdan birşeyler beklemek..  Beklentisi olan halkın yaşama faslına geçmesi imkansız oluyor. Çünkü Demokrasi kaf dağının ardında değil ya da leylekler  getirmiyor. O zaman neden oturup bize gelmesini ya da birilerinin bize tepside sunmasını bekliyoruz. Ki zaten gelmez o. Yaşam biçimi olarak hayata geçirilir.  Demokrasi kavramını reel hayatına geçirmeyen...

SANSÜRSÜZ!

   İnsanlık tarihi bilinmeyenleri günyüzüne çıkarmak suretiyle günümüze kadar uzun ve meşakatli bir yol aldı. Yolda önüne çıkan tüm engellere rağmen bilginin gücü ağır bastı ve bizi modern dünya istasyonuna ulaştırdı. Vardığımız en son durakta bizi ilk geldiğimizden çok farklı bir dünya karşıladı. İnsan eliyle yaratılmış bu koca kavram karmaşası, bilginin sırtına dayanmış olsa da aslında çoğu bilgiyi de bizden sakladı ve saklamaya devam ediyor..    Bilginin özgür ve halka açık olması alternatif olarak sarıldığımız demokrasi rejiminin vazgeçilmezidir. Her yönetimin buna karşı olan hassasiyetlerinin farklı olduğunu görüyoruz. Buna karşın insanlığın bilgiye olan muhtaçlığı ve iştahı tüm kuralların üstünde bir yer edinmiş. Beyin ile bilgi arasında hiçbir duvarı sıva tutmamıştır.    Bir insanın bilgiyi reddetmesi fiili eylemlerin ötesinde psikolojik baskının stratejik olarak yönlendirilmesi sonucu kitlelerde filizlenir. Kitlelerde yaratılmış yoğun atalet hal...