Kayıtlar

Yerel basın kaderine terk edildi!

Media4democracy için yazıldı.. Haberin orjinal hali için buraya tıklayın Mahalli yönetimlerde halkın sesini duyuran, halkı bilgilendiren yerel basın kuruluşları can çekişiyor. Demokrasinin üretilmesindeki en önemli organlardan biri olan gazetecilik, yerelde kaderine terk edilmiş durumda. Ekonomik sorunların altında ezilen yerel basın, özgün içerik üretilmesi ve kamu kuruluşlarından aldıkları reklamlar arasında seçime maruz kalıyor. Bu şartlar altında zorlanan birçok gazete kapatıldı.  Önlem amaçlı Türkiye genelinde yayın yapan birçok gazete ise birleşmeye gitti. Yerel gazetelerin yegane gelir kaynağı Basın İlan Kurumu’ndan (BİK) aldığı reklam gelirleri. Önümüzdeki yıllarda bu reklam gelirlerinin de azalması bekleniyor. Geri kalan kamu ilanları ise gazeteciliği tek sesliliğe mahkum ediyor. Yerel basında gazeteciliğin halka dönük içerik üretmesi, nitelikli gazeteci yetiştirilmesi ve istihdamın sağlanması için okurun desteğini arttırması ve kamu ilanlarına bağımlılığın bitmesi gerekiy...

Tarihte Bir Kadın: Eyşe Şan

Resim
    Sesini duydukça coğrafyamı ve çocukluğumu anımsadığım, sesinin tınısında benliğimi yakaladığım, iz bırakan varlığının seyircisi olduğum dengbej Eyşe Şan geçti hayatımızdan…    Ben Kürtçe yayın yapan bir iki kanaldan evimizi dolduran sesiyle tanıştım Eyşe Şan’la. İçli ve yorgun sözlerini çok anlamadığım halde dinlerdim. Onu tanır ve neden olduğunu bilmesem de onu severdim. Büyüklerimin ona olan saygısını hissettiğim için olsa gerek benim içimde de bir sempati oluşuğunu hissediyordum. O kadar içimizdeydi ki sanki ailemizin bir üyesi gibiydi. Ondan bahsettiklerinde yakın akrabam olduğunu zannettiğim oluyordu. Zamanında ne kadar acı çekmiş biri olduğunu duyardım. Aslında buna inanmak istemesem de onun zorlu yaşamını ve mücadelesiyle sonradan tanıştım. Ona olan sempatim yerini bu kez saygı ve hayranlığa bıraktı. Eyşe Şan, hayatın kendisine reva gördüğü haksızlık ve adaletsizlik karşısında acizlik göstermedi sürekli bir mücadele halinde olup kendini yarattı. Hissetti...

Sosyal devlet

  Herkesin sosyal devlet tanımını sessiz  harflerle bile olsa sorguladığı bir döneme geldik. Kaçınılmaz olan bu sınıflarüstü muhakemenin kendini bir salgınla göstereceği tahmin edilmesi güç bir varsayımdı. Tarihte buna benzer örnekler varsa da bulamadım. Çoğu kavramın kırılma eşiğine geldiği şu günlerin mirasını yarına bırakma bilincine ne kadar hazır bir dünya var?   Literatüre yansıyan açıklamasıyla sosyal devlet ilkesi, devleti, tüm gerekli edimleri “insan onuruna yakışır bir yaşamı güvence altına almak için" yerine getirmek üzere yükümlendirmektedir. Ekonominin gereklerine ve toplumun ihtiyaçlarına uygun bir alt yapı, kapasiteli bir yol ağırım, trafik sisteminin kurulması, bakımı, enerji ve su ihtiyacının sağlanması ve günün ihtiyaçlarına cevap veren bir eğitim sisteminin kurulması gibi pratikte varlığı politik çıkarlar etrafında seyreden sistemin tezahürüdür. Bu anayasal güvencelerle koruma altına alınmış düzen "Toplumun tümü ve onun üyeleri birçok bakımlardan devle...

Medeniyetten ölüyoruz!

Adına medeniyet denilen 'şey' keşfedildiğinden beri gezegende ekolojik bir kıyamet yaratıldı. İnsanların insanlara karşı işgali bir yana insanların doğaya karşı bir savaşı söz konusu. Bunun sonucunda türler yok oldu, iklimler değişti , doğal denge bozuldu. İnsan işgali, önce doğayı sonra kendi aralarında bitmez tükenmez bir kavgaya, yıkıma ve yok etmeye girişti. Uygarlığın çaldığı çanlar, bize acil iki durumu işaret ediyor; küresel ısınma, petrol kullanım seviyesi. Duymazdan geliniyor belki ama bu ekolojik çöküşün sebebi sensin. Senin ihtiyaçların.. Şu konuda bir parantez açıp öyle devam edeceğim. Bu konuda bilinçlenmemiz  bilinçli olarak engelleniyor. Bunun bir örneği çevreci örgütler-kuruluşlar ve sinema sektörü. Çoğumuzun yakından tanıdığı doğayı koruma adına faaliyet gösteren o yeşil örgütler gibi örgütlerin takındığı maskenin altında kapitalist ve doğayı sömüren ilişkilerin bir ayağı haline gelmesidir. Diğeri sinema sektöründe bize gösterilen olası senaryoların yavanlı...

Sanat, 1 Film

Resim
   12 yıllık gece    La noche de 12 años / A Twelve Year Night, Alvaro Brechner imzalı 2018 yapımı bir film.. 1973 yılında Uruguay’da demokrasinin yerini askeri diktatörlüğün almasıyla yenilen Tupamaro Özgürlük Hareketi üyelerinden sağ kalıp mahkum edilen ve esir alınan üç kişinin yaşanmış insanlık dışı muamelenin kan donduran öyküsü. Bu mahkumlardan biri 2010 yılında Uruguay başbakanı seçilecek olan José Alberto "Pepe" Mujica Cordano'dır.    Kafka’nın Ceza Sömürgesi’nden bir alıntıyla başlayan 12 Yıllık Gece, Adam mahkûma baktı ve  memura sordu: “Mahkûm kaç yıl ceza aldığını biliyor mu?” Memur cevapladı: “Hayır, bunu kendi vücuduyla hissedecek.” tam da bahsedildiği gibi  askeri diktatörlüğün mahkumların hem fiziksel hem de zihinsel olarak çalınmış 12 yıllık hayatının izlerini kazıdı hafızamıza.   Bu üç mahkum her türlü işkenceye maruz kalması, en insani davranışlar olan konuşmak, yemek, ve tuvalet gibi ihtiyaçların bile faşizmin ayakla...

Ne yasa, Ne Tanrı, Ne efendi!

1. Hiç kimse, kul ya da köle olarak tutulamaz. 2. Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve zorunlu çalışmaya tabi tutulamaz. Demokrasinin bel kemiği olan ve insanların demokrasiden kustuğu Avrupa’nın, Avrupa Birliği Haklar Bildirgesi’nin kölelik ve zorla çalıştırılma konulu beşinci maddesi. Dünyanın en demokratik ülkesinden tutun üçüncü dünya ülkelerine kadar genel geçer bir tanım olarak özgürlük aynı kalıplara sığdırılmıştır. Ortak payda ise her zaman belirli bir çevre tarafından hazırlanması, sistemi sarsmayacak ve karşı durulacak çatlaklar oluşturulamayacak bir temsil benimsemesidir. Her alanda özgürlükleri hazırlayan ve bir nimet gibi sunan bir kutsal bir elin olması bireylerin yumuşak karınlarını sıvazlar. Aynı zamanda bütünleşik sorgulama yollarını tıkayan duvarlar örer. Bu tarihte yeni olmamakla beraber ince hesaplanmış bir fikrin kurgusudur. Şartların değişikliği yolları etkilemiş olup, uyanma niteliği olan fikirlerin kanallarını tıkamaya hazır bir hale getirilmiştir. Peki...

Şiddete şans ver

İnsan kaburgalarını teker teker, usulca ve sindirerek kıracak vahşi bir düzene “merhaba” dedin.  Eğer insanların hayat şartları, kalitesi, standartları gibi kıyaslamalar neticesinde genel bir çizelge üzerinde incelersek belirgin bir A ve B noktaları arasında nerede doğduğun senin hangi kulvarlarda yaşamını idame ettireceğini az çok belirliyor. Gözleri açtığın andan itibaren sana bazı sorumluluklar verilir. Eğer iyi bir aile içerisinde doğan şanslı kesimden isen  bunu A noktası ve civarı olarak kabul edelim imkanların ve seçme özgürlüğün kısmi olarak daha fazla olabilir. Eğer şanssız olan B noktasıysan o zaman senin için zaten kötü olan şartların üzerine bir sürü sorun yaşaman kaçınılmaz. Fakat kaçınılmaz olan diğer ve en önemli gerçek şu ki, sana A ve B noktası haricinde seçim verilmiyor. Bunu doğaüstü bir sistemmiş gibi algılama bu gayet kanlı canlı bir hayalet. Çağlar boyu insan üzerinden beslenen, diğer sistemleri egale eden ve alternatifleri sınırlı olagelmiş bir hayalet. ...